İstiklal Marşı ve
Açıklaması
Korkma, sönmez bu
şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O
benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim, milletimindir
ancak.
Şair, birinci kıtada
milletimize seslenmektedir. Korkma sözüyle milletimize cesaret ve güven aşılamak
istemektedir. Bayrak milleti temsil eder. Bayrağın dalgalanması milletin
bağımsızlığını temsil eder. Şair milletimizden bağımsızlığın sona ereceğinden
kaygı duymamasını istemektedir. Çünkü ülkemizdeki en son fert (aile-ocak) şehit olana kadar bağımsızlık sona
ermeyecektir. Millet var oldukça bayrağımız(bağımsızlık) da var olacaktır.
Gökteki yıldızlara nasıl dokunulamazsa milletimin yıldızı olan bayrağa da
dokunulamayacaktır. Çünkü milletin her ferdi aynı coşkuyla bayrağımızı canı
pahasına sahiplenecektir. Bağımsızlığımız asla sona
ermeyecektir.
Çatma, kurban olayım
çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne
bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen
kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, Hak’a tapan
milletimin istiklal
Şair ikinci kıtada bayrağa
seslenmektedir. Bayrak öfkelidir. Çünkü Türk vatanının bazı parçaları, işgal
edilmiştir. Bu yüzden bazı bölgelerde bayraklarımız indirilmiştir, yerine düşman
bayrakları asılmıştır. Fakat bayrağın öfkesinin devam etmesi doğru değildir.
Çünkü milletimiz tarih boyunca yenilmemiş ve kendisinden kat kat güçlü
düşmanları yenmiş kahraman bir millettir. Milletim kahramanca savaşırken
bayrağın öfkesi devam ederse uğrunda verilen sayısız şehidin kanı kendisine
helal olmayacaktır.(2.yorum: Zafer henüz elde edilmediği için geri kalanlara
şehitlerin kanı şimdi değil ancak zafer kazanıldıktan sonra helal
olacaktır.Bakınız 10.kıta 1.mısra) Allaha ve adalete inan milletimin hakkı
bağımsızlıktır.
Ben ezelden beridir hür
yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaştım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarim.
Yırtarım dağları,
enginlere sığmam, taşarım.
Şair, üçüncü kıtada ben
derken milletimizi kastetmektedir. Milletimiz başlangıcı bilinemeyecek kadar
eski zamanlardan beri bağımsız yaşamıştır, bundan sonra da yaşacaktır. Böyle bir
milleti esaret altına almaya kalkışacak olanlar ancak çılgın ve şaşkın olabilir.
Milletimiz
bağımsızlığı uğrunda önüne çıkacak her
engeli aşacak güçtedir. Biz, tarihinde daha önce
benzer pek çok tehlikeyi atlatmış ve
yeryüzüne sığmamış zamanın süper gücü olmuş bir
milletiz.
Ergenekon destanı
hatırlatılmış. (telmih sanatı)
Çılgın (Kendisine ve
çevresine zarar veren deli (taşkın deli_sakin deli)
Garbın afakını sarmışsa
çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun,
korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış
canavar?
Şair dördüncü kıtada
düşmanın silah ve maddi gücünün çokluğunu ortaya koymaktadır. Buna karşılık
milletimizin inançlarımızdan ve haklılığımızdan gelen bir iman gücü vardır.
Milletimiz değerli, yüce bir millettir. İnsani ve ahlaki değerlerden yoksun olan
vahşi, saldırgan ve sömürgeci batı medeniyeti maddeperesttir ve maneviyatı
yoktur. Maddeye hükmeden ise maneviyattır. İşte bu yüzden batılılar milletimizin
manevi gücü (moral ve psikolojik üstünlük) karşısında hiçbir başarı elde
edemeyeceklerdir.
Arkadaş! Yurdumu alçakları
uğratma, sakin.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır
sana va’dettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da
yakın.
Şair beşinci kıtada
kahraman Türk askerine hitap ediyor. Türk yurduna alçakları uğratmaması için
gövdesini siper ederek şehit olmalarını istemektedir. Böylece düşmanın bu
karalılık karşısında çok kısa bir süre içinde hayâsızca akına son vereceğini ve
Allahın mutlaka milletimize yardım
edeceğini haber veriyor. Çünkü Allah, inananlara sabredip ve korkmadan
savaştıkları takdirde zafer vereceğini Kuran-ı Kerim’de vaat etmiştir. Allah’ın
bu yardımı belki yarın, belki yarından da kısa zamanda ortaya çıkacaktır ve
düşman perişan edilecektir.’’
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün
altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır,
atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Şair altıncı kıtada gençlere
seslenmektedir. Şair, gençlerin, üzerinde yaşadıkları toprakların değerini ve
özelliğini iyi bilmeleri gerektiğini anlatmaktadır:‘’Bastığın yerleri (toprak)
deyip geçme! Geçmişini iyi öğren! Vatan
toprakları, uğruna sayısız şehit verilen, her karışında şehit kanı olan kutsal
topraklardır. Sen ki; dini, vatanı uğruna canını vererek, Allah katında
makamların en yücesi olan şehit’lik mertebesine ulaşmış bir atanın oğlusun.
Vatanına gereken değeri vermez, onu atalarının koruduğu gibi korumazsan,
ataların incinir, üzülür. Bu cennet vatanı her ne pahasına olursa olsun
korumalısın, dünyaları da alsan bu yurdun bir karış toprağını bile
vermemelisin.” demektedir.
Kim bu cennet vatanının
uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı,
cananı, bütün varımı alsında Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada
cüda.
Şair yedinci kıtada millete
seslenmektedir. Milletin her ferdinin seve seve vatan için canını vereceğini
bildirmektedir. Çünkü bu topraklar için tarih boyunca o kadar çok şehit
verilmiştir ki toprak sıkılsa şehit fışkıracaktır. O yüzden vatan toprağı cennet
kadar kıymetlidir. Ayrıca şehit olanların ruhu dini inanışımıza göre doğrudan
doğruya cennete gider. Şehitlerimiz vatan toprağında yattığı için toprak
cennetten farksızdır.Şair,o yüzden canımızı, sevdiklerimizi, varımızı yoğumuzu
Allahım al ama yaşadığımız sürece bizi vatanımızdan ayrı
düşürme,duasında bulunmaktadır.
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin
mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin
temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Şair sekizinci kıtada şehit
olanların ruhlarına tercüman olmaktadır, onların:‘’Yüce Allah’ım! Ruhumun senden
dileği şudur: Uğruna canımızı verdiğimiz yurdumuza düşmanlar girmesin,
camilerime yabancılar el sürmesin! Bu mabetlerde okunan ezanlardaki şahadetler
ki Türk Milleti’nin Müslümanlığının ve
bağımsızlığının ilk şartı ve temelidir. Hürriyet sembolü olan bu ezanlar
yurdumun her köşesinde okunsun. Milletim kıyamete kadar hür
yaşasın.’’demektedir.
O zaman vecd ile bin secde
eder-varsa-taşim,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır
ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki
başım.
Şair dokuzuncu kıtaya ezan
seslerinin devam ettiğini şehitlerin işitmeleriyle birlikte [İnancımıza göre
şehitler ölmez, onlar (manen) diridirler o yüzden ezan sesini duyabilirler.]
uğruna şehit oldukları manevi (din, ezan… vb.) ve maddi(vatan, millet, bayrak… vb.) değerlerin kurtulmasından dolayı
ruhlarının şad olacağı anlatılarak başlanmıştır. Daha sonraki dizelerde
şehitlerin maddi ve manevi dünyalarıyla ilgili tasvirler sıralanmaktadır.
Şehitlerin savaş sırasında bir mezar taşı dikilemeyebilir. Şehitler yıkanmadan
kefenlenmeden son kıyafetleriyle gömülürler. Şehitler öldüklerinde
peygamberlikten sonraki en yüksek makam olan şehitliğe yükselirler. Şehitler
Allah’ın katına-arşa çıkarlar. Şehitler Mahşer günü yaralarından kanlar akar
vaziyette diriltilirler.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun
artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok
izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a
tapan, milletimin istiklal!
Şair onuncu kıtada tekrar
bayrağımıza hitap etmektedir. Zafer elde edilmiştir. Dolayısıyla uğruna dökülen
kanlarımızın hepsi bayrağa-millete helal olsun, demektedir. Artık milletimin ve
bayrağımın yok olması tarihinin en ağır olumsuzlarını yendikten sonra ebediyen
söz konusu olamaz. Çünkü daima hür yaşamış olan, Allah’a ve adalete inanan
milletimin özgürlük ve bağımsızlık her zaman hakkıdır.’’